Bazı düşüncelerden bertaraf etmek gerek ya hani, bu bertaraf edemediklerimden. Aidiyet hissi… Söylemesi bile bir garip: “Aidiyet”.
Herkes; birilerine, bir şeylere ait etrafımdaki. Demek ki herkes aidiyete muhtaç. Aidiyet olmadan yaşanamaz. Aidiyet demek ben insanım demekti. Bu dünyada da sonraki hayatta da insan aidiyet hissinden mahrum kalmamalı. Sonraki hayat için eyvallah, peki ya bu dünyada?
Kimi sevgilisine, kimi parasına, kimi şiirlere, kimi işine, kimi uykuya… Herkes bir şeylere aitti.
Peki ya ben ?
Yıllardır düşünüp durduğum bu soruya cevap bulmak güç. İçimdeki bu boşluk ve yokluk hissi; sonbaharda, dalından kopmuş, nereye gittiğini bilmeyen sararmış bir yaprak gibiydi. Amaçsızca ve manasızca oradan oraya savrulmaktan başka bir şey değildi. Hedef belirsiz, güzergah belirsiz…
Bu içimdeki boşluk aidiyetle çözülecekti. Çözülmek zorundaydı. Aidiyet var olmak demekti sonuçta.
Bu hissi birisinde mi yaşamalıydım? Hayatımda hiç bir zaman öyle birisi olmadı. Bu hissi doya doya yaşayacağım birisi olmadı. Demek ki sevgili olamazdı benim aidiyet mahrumiyetimin cevabı.
Para mıydı peki? Lükse düşkün birisi değilimdir ki. Orta şeyler yetmiştir benim için hep. Lüks zevk olabilir belki benim için ancak aidiyet??? Hayır bu da değil.
Şiir, edebiyat olabilir mi? Okumayı da severim hem. Şiir dinlemeye de bayılırım. Evet evet bu olmalıydı. Hayır… Hayır… Aidiyet değildi bu. Keyifli vakit geçirmekti, zevk almaktı. Ama aidiyet değildi. Yine yanılmıştım.
Tatilimin büyük bir kısmını uyku ile geçirdiğimi düşünürsek, bu yokluğun çözümü uyku olabilir miydi? Böyle saçma bir soru olamaz. Bir insan kendisini uykuya nasıl ait hisseder? Saçma.
Görevler, iş bu muydu? Benim için hiç bir zaman olmadı. Görevlerden nefret ederim. Kendim karar vermeyi severim. Kendim yapmayı severim. İş? Hayatımın şu döneminde pek ait olduğum bir şey değil. Kim bilir, belki ileride? Zannetmiyorum…
Etrafımdaki insanların kendisini ait hissettiği şeylerden hiçbirisi bana göre değildi. Peki neydi? Bulamadım bu sorunun cevabını. Bulamıyorum. E hani aidiyet var olmak demekti? Ben varım. Ama bu ait olduğum bir şey bulamıyorum. Ama varım işte.
Demek ki aidiyet o kadar da olmazsa olmaz bir şey değildi. Bu şekilde de yaşanabiliyordu. Bir eksiklik, bir yokluk olsa içinde yaşanıyordu işte. Eksik bir şeylerin olduğunun farkındasın ama bu yaşamaya engel teşkil etmiyor.
Belki bir gün bir şeylere ait hissedeceğim kendimi, birisine. Belki de bu şekilde; aidiyetini bulmuş insanlara “Bakın, aidiyet olmadan da yaşadım ve ölüyorum!” dercesine sarılacağım soğuk toprağa. Kim bilir…