Kendisi, bu hayata bakışımız noktasında bizlere binlerce ders veren şahane kişiliktir. Evet titanik filminden bahsediyoruz. Hani şu devasa gemi batıyor. Bilmeyen mi var sanki…
Gemi batarken herkes bir telaş içerisinde, ortalıkta bir kaos, herkes koşuşturmaca içerisinde. Kimisi naçar bir şekilde, son bir çırpınışla kurtulma hayaliyle, muhtemelen aklından son bir kez sevdiklerini geçirirken can yeleğine sarılmış, korkuyla geminin batışını bekliyor; kimisi kaos içinde tanıdıklarını bulmaya çalışıyor; kimisi ise mallarını kurtarmanın peşinde.
Tam böyle bir kargaşanın ortasında, geminin orta yerinde, elinde kemanı, tatlı bir gülümsemeyle ölüme meydan okumakta. Kaosun ortasında, içine girdiği ruh hali ile etrafta olan biten her şeyden soyutlanmış bir şekilde etrafına mutluluk saçmakta. 10 dakika sonrasında ne olacağını bilmeden anı yaşamakta. Hayır, aslında 10 dakika sonra ne olacağının gayet de farkında. Ancak olacakları kabullenip, değiştiremeyeceği şeyler olduğunun farkına varıp; anı yaşamaya karar vermiş. Ve belki de hayatının son dakikalarını en sevdiği şeyi yaparak geçirmeye çalışmakta.
Hayata neden bu şekilde bakamıyoruz sorusunu her gün soruyorum. Neden anı yaşayamıyoruz, neden gelecek kaygıları içerisinde boğuluyoruz, neden geçmişten kurtulamıyoruz, neden geçmiş bizi bırakmıyor; bu akıl benim ise, düşünmek istemediğimi kendime kabul ettirdiğim şeyleri düşünmekten neden alıkoyamıyorum? Bu nedenlerin neden bir cevabı yok?
Sadece ve sadece hayata şu kemancı gibi gülümseyerek bakabildiğimizde her şeyin çok farklı olacağına inanmaktan başka çare yok
Titanik filmi gelmiş geçmiş en şahane filimdir. Bu sahnesi de en duygusal sahnesidir